Bastan ifade etmeliyim ki tiyatro ile içli dışlı değilimdir. Hatta tiyatro ile ilgili bu yazıyı yazma hakkım var mı ondan emin değilim. Ama bu olay sanırım “ kamu vicdan”ını derinden yaraladıği icin hepimizin birkaç kelam etme hakkı olsa gerek.
Muhsin Ertuğrul Sahnesi son perdesini indirmis bugün…31 mart itibarı ile daha doğrusu. Yıkılan salt bir bina olsa “ hadi neyse “ diyecek oluyor da insan dozerlerin kepçelerin dişlileri arasına sıkışan seylerin taş yığınları değil de bir ülkenin “ hayat damarlarını olusturan “ birer kılcal damar oldugunu dusundukce “ aklıma “ bu ülkede zaten neyin doğru “ yapıldıgı sorusu geliyor. Aslında burada yok olan bir terbiyedir, bir çağdaşlasma hareketinin sembolunun bertaraf edilmesidir, çağdaş tiyatronun kalbinin sokup alınmasıdır.
Oyuna gec kalan başbakanın iceri alınmamasını emreden bir anlayısın unutturulmaya calışılmasıdır yapılan yıkım. Yeniden inşa edilecekmiş. Daha modern bir bina olabilir yeni yapılacak olan, dışarıdam bakınca daha şık durabilir, istanbul’un muhtesem mimari! ahengini daha iyi yansıtabilir zaten “ Tiyatro dediği nedir ki “ Can Dündar’ın dediği gibi.
Oğuz