Güvenliğimizin teminati olanların icraatları ile kendilerine olan güveni azaltmaları “güvenliğimizin” daha da tehlike de olduğunun bir kanıtı değil midir aslında? Hafızamı şöyle bir yokluyorum da Beyoğlu Karakolu’nda Nijeryalı bir göçmenin polisin silahından çıkan kurşunla ölmesi - ki açıklamalar çıkan arbedede polisin silahın almaya çalışırken silahın ateşlenmesi sonucunda öldüğü yönündeydi - , son 1 Mayıs gösterisinde cafe’de masasında oturmaktan başka bir günahı olmayan! bir vatandaşımızın polisten yediği yumruk – ki görüntüsü hala aklımda , yine birkaç hafta önce İzmir – Karşıyaka da polisin “ dur “ ihtarına uymayan gencin başında vurularak -ki kimseye mesleğini öğretmek haddim olmamakla birlikte lastiklerine de ateş edilebilirdi - öldürülmesi ve son olarak bu gece bu yazıya yazmama vesile olan “ Maraton programı kameramanın “ Cumartesi gecesi oynanan Fb – Ts maçı sonrası polis tarafında darp edilmesi – ki her zaman girdikleri koridora “ Vali Bey geçecek birazdan denilerek alınmamaları ve onun da ötesinden ısrarcı olan kamerana tekme tokat girişilmesi - .
Hatırladıklarım Türk Polis hakkında bir genelleme yapmama yetmeyebilir ama ben bile bu zayıf hafızamla bu kadar olayı hatırlıyor isem sorgulanması gereken bir şey var demektir. Tüm olan bitenler bir yana saydığım olaylardan sonra Polis Teşkilatının kamuoyunu tatmin edebilmekten uzak – açıklamaları , sebeplendirmeleri , özürleri , bahane bulma çabaları adı her neyse – yaşananları daha acı verici kılıyor. Hele hele bu gece İstanbul Emniyet Müdürü kişisinin yaptığı gibi “ devletin polisine şöyle şöyle yapmış sizin kameranınız da “ diyerek - darp olayını yalanlayamadı zaten – ancak ortaokul seviyesindeki kavgalarda tarafların birbirine sergileyebileceği “ama sen de bana şunu yapmıştın “ tavrında olması idarenin kimlerin elinde olduğu konusunda beni düşünmeye sevk etti. Sanki cümleyi “ devletin polisi ” diye başlatınca kendini haklı çıkaracaksın , yapılanı meşrulaştırabileceksin ?
Bizim özgürlüklere demokrasi ye , insan haklarına saygılı bir toplum olabilmemiz en azından yaşanan şartları altında namümkün gözükmektedir. Yaşanan şartlardan kastım sadece polisin bu davranışları değil elbet . Ülke bu denli güvenlik tehdidi altında olmaya devam ettikçe , kendi gibi düşünmeyeni tehdit olarak görenlerin sayısı çoğunlukta olduğu sürece , dahası karşıt fikirler üstünlüklerini şiddetle kabul ettirebileceklerini sandıkça Polis Teşkilatımız içinde şlddet kullanmayı “ normal “ görenler hatırı sayılır sayıda olmaya devam edecektir.
Dediğim gibi yapmayı çalıştığım bir Türk Polisi “ genellemesi “ yapmak değil. Hele hele Türk Polis Teşkilatını kötülemek hiç değil. Güvenliğimizi borçlu olduğumuz insanları kötülemek haddim sınırlarında olamaz zaten. Bizim onlara ihtiyacımız var çünkü. Ben sadece “ şiddet manyağı “ polis imajının oluşmasının engellenmesi gerektiğini düşünyorum.
Polis hizmet ettiği halkına bir annenin küçük kızına verebildiği güveni verebildiği müddetçe görevini layıkı ile yapabiliyor demektir.
Oğuz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder