4 Ekim 2007 Perşembe

Oğuz is çok sıradan

Sıradan bi hayata sahip olmak bazımız için “dertsiz tasasız” bazımız için de “keyifsiz eğlenceden uzak” bir yaşam anlamına gelebilir.Sorunları içselleştirip,kanıksayıp,artık alay etmeye başlamışsak kendimizle,onlar da “hayatımızın bir normali” olmuşsa,çok konuşup çevremizdekilerle paylaş(a)mıyorsak eğer o zaman yaşanan da “sıradan” olmuyor mu halbuki.”Sıradanlık” kavramına takmış bulunmaktayım anlaşılacağı üzere, tabii ki hayat bağlamında.

“Dert” sözcüğü bazen “borcu için para bulamamak”, bazen “hastanede yatan yakını için gereken kanı bulamamak” bazen “akşam gideceği davete uygun kostüm bulamamak” bazen “öss’yi kazanamamak bazen de “sevmediğine kavuşamamak” için kullanılır.Hepsi “Hayrola Karadeniz’de gemilerin mi battı” sorulara cevap olabilir farklı farklı insan tipleri için.

“Mutluyum” mu ne zaman kullanırız? “iddia kuponu tutturduğumuzda”,”peşinden koştuğumuz kızla çıkmaya başladığımızda”,”terfi ettiğimizde”,”bi dersimizden AA” aldığımızda ya da “lastiğimiz patladığında yolda sağlam krikosu olan birine rastladığımızda (başıma geldi de oradan biliyorum).Bunların hepsi anlık ya da anlık olmasa genellikle kısa bir süreci kapsayan durumlar.Sıkı durun şimdi bombamı patlatıyorum;Bence “mutlu olma” ya da “dertli olma” durumu geçmişte yaşadıklarınızın,şu an yaşıyor olduklarımızın ve son olarak –ki bence en önemlisi gelecekte yaşayacaklarımızın toplamında hissettiklerimizin bir ürünüdür.Buradaki “anahtar nokta” “gelecekte yaşayacaklarımız.Denilebilinir ki “yaşama ihtimalimiz olan şeyler” üzerine peşin peşin sevinebilir miyiz ya da üzülebilir miyiz?Bu nokta asıl söylemek istediğim şeyi vurgulamak istiyorum;Hayat bir bütündür ve sadece bir kısmına bakarak ya da olaylara odaklanarak duygulara yön vermemeli bence.Böylelikle “aşırılılıkları” –duygular bağlamında- en aza indirmiş oluruz.Kulağa insan doğasına “aykırı” bi şiler söylüyormuşum gibi geliyor muhtemelen.Ben demiyorum ki “3 gün üst üste 5 sınav gireceğim” diye suratınızı asmamazlık ya da etrafınızdakilere asabiyet yapmayın ama o 3 gün sonrasında yapacağınız haftasonu tatilinde arkadaşlarınızla yapacaklarınızı düşünüp o anki duygularınız hafifletin.Ya da çok sevdiğiniz bi arkadaşınız hastanede yoğun bakımdayken sadece onu kaybetme duygusuyla üzüntüden kendiniz yiyip bitirmeyin.Geçmişte onunla beraber yaşadığınız acı tatlı anılarınız düşünerek olabildiğince yüzünüzü gülümsetecek şeyler hatırlamaya çalışarak ona güç vermeye çalışın.Onun hastaneden çıktığını ve beraber eskisi gibi hayatın tadını çıkardığınızı hayal edinin.İnanın bunu güçlü bir şekilde hissederseniz o da yaşamak için kuvvet bulacaktır.Diyelim ki sevgilinizden ayrıldınız o zaman n’apmanız mı lazım? Onun bu anlattığım paradigma çerçevesinde içindeki cevabı ise her şeyin ilacı"zaman" şeklinde olacaktır.Öyle bir durumda olabildiğince bencil olun,içinde sadece kendinizin olduğu geçmişiniz ve yine sadece kendininizin olduğu geleceği düşünün.Elbette hissettiklerinizi yok edemez ama hafifletir.

Yazdıklarım saçma olabilir,gerçekçi olmayabilir,dediğim gibi insan doğasına aykırı olabilir herkesin düşüncesine saygı duyuyorum ama benimki naçizane bir öneri sadece.Hayata bir bütün olarak bakın,gelecekteki mutluluklarınızı peşin peşin yaşayın,geçmişinizde sizi mutlu kılan hiçbir şeyi unutmamaya çalışın bakın ne kadar sıradan bir hayatınız olacak.

Oğuz Barlas

Hiç yorum yok: