30 Eylül 2007 Pazar

Ankara

"Ankara...Ankara seni görmek ister her bahtı kara" diye başlayacak değilim yazıma.Aslında kaderimi değiştiren bir şehir oldu burası.Başka bir okul,başka arkadaşlar,başka hocalar,bambaşka bir iklim...2 senem geçti ve benim için başlangıçta çok zor olmuştu alışmak.Bu şehir ve bu şehrin insanları hakikaten benim yıllarımı geçirdiğim bölgeden ve bizim oraların insanlarından çok farklıydı.Örneğin,bizim orda yabancı biri adres sorduğunda biz bildiğimiz kadarıyla anlatmaya çalışırız.Buradakiler gibi (en azından benim karşılaştıklarım öyleydi) cevap vermeden ya da soran kişinin yüzüne bakmadan yolumuza devam etmeyiz.Bunun yanısıra bu şehrin insanlarının suratları -teşbihte hata olmaz- "sponge bob" vari bir şekilde dümdüz.Merak ediyorum mimik denen şeyi Yaradan Rabb'im sizden esirgedi mi?.Haksızlık olmasın bütün Ankaralılar böyle değil elbet.Arkadaşlarım mesela -ki zaten öyle olmadıkları için arkadaşlarım- çok iyi insanlar.Zaten ben şuna inanırım,yaşadığın yeri güzel yapan o yerin coğrafyası kadar içinde yaşayan insanlardır.Bu bağlamda Ankara'yı yaşanabilir kılan -en azından benim açımdan- içinde yaşayan insanları dolayısıyla arkadaşlarımdır.Havasına,suyuna (ki yakında o da kalmayacak),mimaridan yoksun binalarına alışmak yıllarını Kıyı Ege'de geçirmiş herkes için zor olsa gerek.2 yıl geçirdim bir 2 yıl daha geçiririsem sıkılırmışım gibi geliyor.Ama hakkını yemeyelim bizim için Aydın'da "kar" yağması büyük bir doğa olayı idi.Burada "kar topu" oynamanın tadını da keşfettim ve tabi "kar yağmasının" sıradan bir doğa olayı olduğunun da:-).Biz derse girmezdik hocam kar yağdığında:-)...Hıı işte bi de bu "hocam" kelimesi.Dünya'nın herhangi bi yerinde bi gün bana biri böyle seslenirse o kişinin "Angaralı" olduğunu ya da en azından "hayatının önemli bir kısmını Ankara'da geçirdiğini" anlamamı sağlayacak hitap şekli.N'oldu "birader,amcaoğlu,baba" ya,hepsi "hocam" oluverdi:-).

Bi laf duymuştum;"
ankara'da yaşamak, büyük şehir imkanlarıyla, küçük şehir hukukunu yaşamaktır" şeklinde.Aslında bu yazının başında anlattığım "adres sorma" mevzusu bu söze ters düşüyor ama haksızlık da etmeyelim bu şehre.Ramazanda kapı komşumuz ikramını esirgemez mesela.Ya da apartman kapısında karşılaştığın -kaçıncı katta bile oturduğunu bilmediğin" komşunla selamlaşırsın(eski yönetici bozuntusu hariç:-)).Bunların hep metropol kentlerinde unutulduğu söylenir ya.Demem o ki aslında garip bir şehir Ankara.Aslında Ankara'da Ankaralı sayısı bir Çorumlu,bir Kırıkkaleli,bir Kayserili,bir Konyalı toplamı kadar.O açıdan İç Anadolu'nun bir mozaiği belki de.

Bu şehir hayatımın en azından 3 yılını geçireceğim yer olacak bu sınıfın sonunda.Mezuniyet sonunda ayrılırsam bu şehirden kafamda "iyi" bir Ankara hatırası kalacak.Elbette sevdiklerim sayesinde,üzerine alınma Ankara!Ama yine de "Vega" dan gelsin;

yağmur dönerken kara
yavaşça süzülenler yola
araba dolusu bi tuhaf seven
şarkılar çalan söyleyen
sevenlerden biri ben
arkada bıraktığım sen
kim olduğumu biliyorsan
söylesen
ah yağmur dönerken kara
şarkılar var falımda
hepsi sana bu gece ankara
ah yağmur dönerken kara
yine yol var falımda
ister özle, yok istersen hiç hatırlama
sokaklar dolusu şekerle kar kokusu
tunalı'da gezinirken bizde bir kahvaltının tutkusu
acıkanlardan biri ben
arkada bıraktığım sen
kim olduğumu biliyorsan
söylesen



Oğuz Barlas

Hiç yorum yok: