Biz bu yüksek faizi ne kadar daha çekmek zorundayız?Daha basit anlatımıyla dünyanın pahalı benzinini,en yüksek meblağlılı telefon faturalarını ,en yüksek işci sigorta primlerini ne kadar faha ödemeye devam edeceğiz!
Benzerleri içinde en yüksek reel faize sahip ülke biziz!
Fatih Özatay’ın 15 Haziran’da Dünya Gazetesi’nde çıkan yazısında Özatay; Estonya, Letonya, Romanya, Bulgaristan, Macaristan, Litvanya, Slovakya, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Polonya ve Slovenya’nın cari işlemler açığı / gayri safi yurtiçi hasıla oranları ve reel faiz hadlerini tabloya dökmüş.Dikey eksende 5 yıllık reel faiz hadleri ortalamarı ile yatay eksende de 5 yıllık cari işlemler açığının gayri sayfi yurt içi hasılaya oranı bulunmakta.Grafik bize iddia edilenin aksini gösteriyor.Daha düşük faiz daha yüksek cari açık oranı!Bu grafiğin Türkiye’nin benzerleri ülkeler için geçerli olduğunu unutmamak gerek.Daha değerli ve Türkiye açısından yorumlanabilir kılıyor graiği.
Eğilmez’in grafiğine geri dönecek olursan dikkat çekici bir nokta var ortada,bize en benzer ülke konumundaki (bi kaç yıl öncesinde krizden çıkmıştı) Brezilya bize en yakın faizi ödeyen ülke konumunda.Sonrasında Macaristan geliyor.İlginç olan nokta ise İngiltere’nin daha makroekonomik dengeleri yeni yeni oturan Macaristan kadar reel faiz ödüyor olması.Bunun sebebi olarak genel kabul gören görüş ise İngiltere’nin yüksek cari açık veriyor olması ve bu yüzden tasarruf çekmek amacıyla-göreli olarak-bu denli bir reel faize katlanması gerektiği.Önemle vurgulamak istiyorum;yüksek faiz olduğu için cari açığı var diye iddia etmiyorum cari açık olduğu için görece yüksek faize katlanması gerektiğini söylüyorum sadece.Türkiye olarak ne makroekonomik yapımız 2001 krizinin yaralarını tam olarak kapayabilmiş düzeyde ne de tasarruf edebilme kabiliyetimiz yüksek.Bu nedenle ne bir Almanya’yız ne bir Fransa ne de bir İtalya’yız reel faiz konusunda.
Faizleri düşürmenini yolu nedir peki?Öncelikle cari açığımızı düşürmeliyiz.Nedenselliğin yönünü tekrar vurgulamak istiyorum;yüksek faizten ötürü yüksek cari açığımız var demiyorum sadece faizimizi düşürmek için cari açığımızı daha da anlaşılacak şekilde –tasarruf açığımızı- küçültmeliyiz ki başkalarının tasarruflarına daha az ihtiyaç duyalım ve daha az ihtiyaç duyduğumuz için onlara daha az (faiz) teklif edebilme gücü bizde olsun.Bu demek oluyor ki büyüme hızımızı düşürmek zorundayız.Çünkü büyürken yaptığımız ithalatın yüzde (2002-2006) %71 i ara malı ithalatı.Bu oran düşerse cari açığımız da düşecektir.
Başka bir yol da doğrudan sermaye yatırımların miktarını artırabilmek. OECD verilerine göre, Türkiye’ye, 2002 yılında, 1.1 milyar dolar doğrudan yatırım gelirken, bu miktar, 2003 yılında 1.8 milyar dolar oldu. 2004 yılında ise Türkiye’ye, 2,9 milyar dolar doğrudan yabancı sermaye girdi.Türkiye’ye, 2005 yılında giren doğrudan yabancı sermaye, bir önceki yıla göre üç kattan fazla artış göstererek 9,8 milyar dolara ulaştı. 2006 yılında da 20,2 milyar dolar doğrudan yabancı sermaye girişi oldu.Bir de doğrudan sermaye yatırımlarının şeklinin değişmesi gerek;Telsim’in Vodafone’a ya da Finansbank’ın National Bank of Greece’e satılması şeklinde değil de sıfırdan bir tesis ya da kurum oluşturmak şeklinde olmalı.Bu nasıl olur?Meşhur yapısal reformları (örneğin sosyal güvenlik reformu),gerekli vergi düzenlemeleri,teşvik ayarlamaları,bürokratik işlem kolaylıkları sağlanarak yapılacak elbet.
Kısacası faizleri öyle bir gecede 5-6 puan indirmek akılcı olmayacaktır.Dediğim gibi ithalatımızın %71’i ara malı ithalatı.Bu ithalatlar sadece nakit parayla da yapılmıyor.6 aylık,1 yıllık vadeli çeklerle yapılanlar da var.(Elimde bir veri olmadığı için oranını bilemiyorum).Özel şirketlerimizin döviz borçluluğu malum.Dolayısıyla ihracatçı kesmin istediği şekilde bir indirimin kuvvetle muhtemel yine kendilerini vuracağı bir gerçek.Malesef uzun bir dönemi kapsayan bir süreç yaşamamız gereken.90’lı yılların ve 2001 krizinin hatta daha da derinde 80’lerin başında kurulan sağlıksız bankacılık ve finans kesiminin faturasını hala ödemeye devam ediyoruz.Benzerlerimiz içinde sırf bu yüzden en yüksek faizi ödemeyi devam edecek olmamız bu yüzden.Dua edelim de dış kaynaklı bir kriz çıkmasın.
Biraz uzun bir yazı oldu farkındayım.Yazdıklarımda bir tutarsızlık , yanlışlık ya da eksiklik varsa bunların nacizane bir 4.sınıf iktisat öğrencisinin düşünceleri ve önerileri olduğu unutulmasın lütfen.
Oğuz Barlas
Not:Eğilmez'in bahsi geçen tablosu için; http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=233667 aynı şekilde Özatay'ın ilgili grafiği için de http://fatih.ozatay.etu.edu.tr/d6_15_2007_5.pdf (sayfa 6) tıklayabilirsiniz.Eğilmez'in hesaplamarı TCMB'nin son faiz indiriminden (50 baz puan) öncedir.